Böyle saçma bir başlık ile yazılan metnin ne kadar sağlıklı olacağını şu dakika bilemiyorum.
Hali hazırda sistem saati ile bilgisayarın saatinin farklı oluşunu taze farketmiş olmam, yarın için 2 saat daha az uyuyacağım anlamına geliyor. Ama uykusuz sadece dergi olarak güzel, kendisini yaşamayı sevdiğimi söyleyemem. Söylemediğim birşeyi de kabul edemem. Kabul ettiğim şeyi ise söyledim diye düşünmeyin bence, her an kıvırasım gelebilir.

Günümüzde vatandaşa empoze edilen düşüncenin “Çok düşünenin, saçı dökülür, beli bükülür” olması, beni anlamanızdaki güçlüğün sebebini biraz olsun açıklayacaktır size. Bu da açıklamıyorsa lütfen üşenmeyin, ileride soldaki durakta duran ilk araca binip hızlı şekilde uzaklaşın. tşk pls.

Ne anlatmak istediğimi de tam olarak hatırlamıyorum sanırım, başlamışken yazayım dedim. Hah hatırladım. Geçenlerde uğradığım arkadaşın mutfağında darwinizmi baştan araştırma amacı güttüğünü düşündüğüm bir tencereye rastladım. Evde ışınlanma henüz bulunamadığından yürüyerek uzaklaşmayı tercih ettim. Ancak mantar renklerinin çeşitliliği adeta bir gökkuşağı gibiydi. Hakkını yemek istemiyorum, en nihayetinde mantar seven bir insanım. Sporla üremeleri bazen kelime oyunlarına maruz kalıyor olsa da, şeklen yada şehven çok acaip canlılar bunlar. Tabi bunun insan vücudunda türeyen dingilleri dahil etmediğini ekstradan dile getirmeme gerek olmadığına inanıyorum.

Bir de mario’daki mantarlar var ki, kendilerine renklerine göre saygı duyabildiğim gibi ayaklı olmalarına göre şiddet duyguları besleyebiliyorum. Kaleye varınca prensesi kurtarma zorunluluğu her ner kadar beni irrite etse de, düzenli olarak hanımın deparla kaçar vaziyette olması olayı biraz daha kabul edilebilir hale getiriyordu.

Bu gibi oyunlar sağolsun hayal gücüm de bol gelişti. O yüzden teşekkür ediyorum sevgili oyun üreticileri ve de tüketicileri.

“Kimi tezgah kurar, kimi tuzak, kimi parti, ama biz deliyiz, hayal kurarız biz”

Neyse yahu, ne uzattım lafı.
Meh.